Osteoporoz, halk arasında “kemik erimesi” olarak bilinen ve kemik yoğunluğunun azalması sonucu kırık riskinin arttığı sistemik bir iskelet hastalığıdır. Günümüzde dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bu hastalık, özellikle ileri yaşlardaki kadınlarda ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Ancak modern tıbbın sağladığı tanı ve tedavi imkânları sayesinde, osteoporozun önlenmesi ve etkilerinin azaltılması artık mümkün hale gelmiştir.
Osteoporozun Nedenleri
Osteoporozun en önemli nedenleri arasında yaşlanma, hormonal değişiklikler (özellikle menopoz sonrası östrojen azalması), genetik yatkınlık, yetersiz kalsiyum ve D vitamini alımı, fiziksel hareketsizlik ve bazı ilaçların (örneğin kortikosteroidler) uzun süreli kullanımı yer alır. Ayrıca sigara, alkol tüketimi, düşük vücut ağırlığı ve kronik hastalıklar da kemik sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Tanı Yöntemleri
Günümüzde osteoporoz tanısında en yaygın kullanılan yöntem Dual Enerji X-Ray Absorpsiyometri (DEXA) olarak bilinen kemik mineral yoğunluğu ölçümüdür. Bu test, özellikle omurga ve kalça bölgesindeki kemik yoğunluğunu değerlendirir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), DEXA ölçüm sonuçlarına göre osteoporozu tanımlamakta ve evrelendirmektedir. Bunun yanı sıra, kan testleriyle D vitamini düzeyi, kalsiyum-fosfor dengesi ve paratiroid hormon seviyesi de değerlendirilir.
Önleme ve Erken Müdahale
Osteoporozun en etkili tedavisi, hastalık gelişmeden önce önlem alınmasıdır. Çocukluk ve gençlik döneminde güçlü kemik yapısının oluşturulması, ileriki yaşlarda osteoporoz riskini azaltır. Bu nedenle dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite ve güneş ışığına maruz kalma, kemik sağlığının temel taşlarıdır. Menopoz dönemine yaklaşan kadınlarda düzenli kemik yoğunluğu ölçümü ve doktor kontrolü de erken teşhis açısından büyük önem taşır.
Osteoporoza Bağlı Omurga Kırığı
Omurga kırığı, omurların travma, osteoporoz veya tümör gibi nedenlerle yapısal bütünlüğünü kaybetmesi sonucu gelişen ciddi bir durumdur. Özellikle yaşlı ve osteoporozlu bireylerde, küçük bir düşme ya da ani bir hareket bile omurga kırığına yol açabilir. Kırık sonrası en sık görülen belirti, istirahatle dahi geçmeyen ve hareketle artan şiddetli sırt ya da bel ağrısıdır. Bazı hastalarda omurga yüksekliğinin azalmasıyla kamburluk (kifoz) gelişebilir; daha ileri olgularda ise omurilik basısına bağlı olarak bacaklarda uyuşma, güçsüzlük veya yürüme bozuklukları ortaya çıkabilir. Erken tanı konulduğunda, istirahat, korse kullanımı, ağrı kontrolü ve osteoporoz tedavisiyle kırığın iyileşmesi sağlanabilir. Ancak ciddi çökmelerde veya nörolojik bulguların eşlik ettiği durumlarda cerrahi müdahale, özellikle vertebroplasti veya kifoplasti gibi minimal invaziv yöntemler, hem ağrının giderilmesinde hem de omurga stabilitesinin yeniden sağlanmasında etkili sonuçlar verir.
Kifoplasti Yöntemi Nedir?
Kifoplasti, özellikle osteoporoza bağlı omurga çökme kırıklarının tedavisinde kullanılan, minimal invaziv bir cerrahi yöntemdir. Lokal veya genel anestezi altında gerçekleştirilen bu işlemde, kırık omurun içine iğne benzeri ince bir kanül yerleştirilir ve bu kanül aracılığıyla özel bir balon omur gövdesine gönderilir. Balon şişirildiğinde çöken omur yeniden eski yüksekliğine yaklaşır ve iç kısmında bir boşluk oluşturur. Ardından balon çıkarılarak bu boşluğa “kemik çimentosu” adı verilen akrilik materyal enjekte edilir. Çimento kısa sürede sertleşerek omuru stabilize eder, ağrıyı azaltır ve yeniden çökmeyi önler. Kifoplasti, hastaların büyük çoğunluğunda ağrının hızla azalmasını, erken mobilizasyonu ve yaşam kalitesinin belirgin şekilde artmasını sağlar; bu nedenle günümüzde osteoporotik kırıkların tedavisinde güvenli ve etkili bir seçenek olarak yaygın şekilde uygulanmaktadır.
Toplumsal Boyut
Osteoporoz, sadece bireysel değil toplumsal düzeyde de önemli bir sağlık sorunudur. Yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte osteoporotik kalça kırıkları da giderek daha sık görülmekte; bu durum hem yaşam kalitesini düşürmekte hem de sağlık sistemine büyük bir ekonomik yük getirmektedir. Bu nedenle birçok ülkede, osteoporozun erken teşhisi ve önlenmesi amacıyla ulusal sağlık politikaları geliştirilmektedir.
Günümüzde osteoporoz, erken tanı ve etkili tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabilir bir hastalık haline gelmiştir. Ancak farkındalık düzeyinin artması, düzenli tarama programlarının yaygınlaşması ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının benimsenmesi hâlâ büyük önem taşımaktadır. Osteoporozla mücadelede en güçlü silah, bilgi ve bilinçtir.
